10 Şubat 2014 Pazartesi

Saatin tarihçesi ve önemi

1524’te Alman kilit ustası Peter Henlien, tarihte bilinen ilk kurmalı saati üretti. O vakte kadar mekanizmaları çalıştırmak için daimi yer değiştirilen ağırlıklar vardı. Kurmalı saatler, yayları gevşedikçe vakiti göstermemeye başlıyordu fakat onların sayesinde taşınabilir saatler üretilmeye başlandı.
1550’lerde piyasada Almanya ve Fransa imalatı saatler dolaşmaya başlamıştı. 1575’te İsveç ve İngiliz üreticiler ortaya çıktı. Saat, vakiti gösteren bir araç değil, yeni ortaya çıkmış bir modaydı daha. Çelikten yapılan iç mekanizmalar, bu senelerden sonra pirince dönüşmeye başladı. Yeniden de saat denince, istediği vakit duran, istediği gibi hata yapma hakkını kendinde gören zımbırtılar akla geliyordu. Buna karşın daha önceki sistemlere dönülmüyordu, parası olan herkes bir saat alıyor, saati olmayan komşular ayıplanıyordu. Yeniden de saati bir arzu nesnesi haline getiren bu teknolojik gelişmeler değil, 1600-1675 arasındaki şekilsel yeniliklerdi. Dedik ya saat hâlâ bir aksesuar olarak görülüyordu.
1600’den sonraki değişiklikler bu görüşü değiştirmedi. Teknikten çok görünüşü değiştirirseniz, başka bir deyişle tribüne oynarsanız böyle olur haliyle. Artık saatlere mücevher gözüyle bakılıyor, yatırım için saat alınıyordu. Kolay bir kutudan yuvarlak, silindir şekillere geçilmiş, altına üstüne değerli madenlerden şapkalar takılmıştı. Sonradan metal bölümlerin yerine kristal parçalar ilave etmişti, metal kalanların da Altın olmasına dikkat ediliyordu. Kristal kapaklar, kapağı kaldırmadan saati görmeyi de sağlıyordu fakat bu kadar parıltılı göründükten sonra kimin umurunda.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder